31 Ocak 2008 Perşembe

ilk aşk

Şu google'u arasanız okadar çok şey çıkar ki aşk hakkında...

ilk aşık olduğunuz insanı unutan var mı? ( insan kelimesi cümlede eğreti duruyor di mi, tekrar okuyunca farkkettim neyse düzeltene kadar bir iki cümle daha yazaarım, unuttururum nasıl olsa) aşk kelimesi, a harfinden gelmiştir. A harfi de gırtlaktan gelir ( unuttunuz dii mi ) :))))

bu arada ben ne anlatıyordum.... haaa ilk aşk,

ilk aşkkınızı eğer çocukken yaşamışsanız, karşı tarafı çok rahat incitebilirsiniz örneğin; kolunu sıkıp, saçını çekebilirsiniz...

lisede yaşamışsanız, yanardağ misali sivilcelerinizin arasından keskin bakışlar fırlatabilirsiniz...

üniversitede yaşamışsanız, (çüş yani, ne biçim insansın, insan bu yaşa kadar hiç olmazsa bir iki platonik takılır di mi ama ...) bence geç kalmışsınız...

halen yaşamamışsanız, yeşillik bir alan bulunuz ( mümkünse çok uzaklarda trenin geçebileceği bir manzarası olsun), oraya uzanınız...

ne alaka di mi ama ... bu yazı da nerden çıktı... bi haber sitesinde okuduğum ilk aşk haberinden etkilendim sanırım.. belkide okumadığım bir haberden etkilendim.. kim bilir :)))

29 Ocak 2008 Salı

hazırlık

facebook'a üye olurken, aklımda hep aynı istek vardı. ilk ve orta okul arkadaşlarımı buliiim ve de okulda çekilmiş bir fotoğrafı arkadaşlarımdan edinimmm........

ve ne güzel bir siteymişki beni bu isteklerime kavuşturdu.

24 Ocak 2008 Perşembe

takdir ve teşekkürler....

Öğrencilerime teşekkür aldığımda hissettiklerimi anlatıyorum karne zamanları. buraya da yaziiim ileride okurum günlük niyetine :(((
hazırlık sınıfında 28 saat ingilizce gördüğümüz yıllarda, ingilizce ile aram bozuldu. lise sona kadarda barışamadık zaten. karnem de hep dik dik bakardı bana. burnuda bir havada ki
1 ...
hiç huyum değildi gidip öğretmenlere -
"hocaaaaamm teşkür alcam, takdir kaçıracam" demek. öleeee gelecek belgenin beni tatmin etme ihtimali yoktu da ondan mıdır nedir...orta iki veya orta 1 miydi neydi. tüm derslerim iyi ingilizce 1. psikolojik ve fizyolojik bozukluğu olan bir müdürümüz vardı ( ayakkabısı boyalı olmayanı,( bazen atlette bile bakardı) okul önünde fena halde severdi. adamdan korkumuzdan cebimizde yağlanmış bez taşırdık ( ayakkabıya sürünce manyak parlıyor :) ) tüm okulla karneleri kendisi dağıtıyor. zayıfı olanlar için elinde ince bir sopa... takdirler okunuyor ve dağıtılıyor... teşekkürler dağıtılmaya başlandı, bir ara adımı duydum. şaşkın ördek yavrusu gibi seğirttim sahneye ve karneme iliştirilmiş teşekkürü aldım. ilginçtir hakkım olmayan bir belge oluşunun farkında oluşumdan mıdır, sevinemedim. zaten sonrada alamadım teşekkür.

Antalya anadolu lisesindeyekende bir takdir verdilerki, hatırladıkça gülüyorum. orta 3 te antalya ya taşınınca, bi baktım adamlar almanca 2 , ingilizce mat ve ingilizce fen görüyorlar. koku filimi gibi 3,5 yıl sonunda okulu yarım dönem uzattım. kredi tamamlamak için sporla ilgili 4 ders aldım. sene sonu hiç düşünmediğim bir takdir belgesi görünce iyice soğudum bu belgelerden.

şimdi bi de onur belgesi gibi bişi varki anlamış değiliim. o belgeyi almayan öğrencilerimiz onurumuzumu lekeliyor. neyse uzun yazmayı sevmem aslında ama önemlii değil kendime yazdığıma göre ...

19 Ocak 2008 Cumartesi

orda kimse var mııııı????

Bu blok olayına ilk girişim meraktandı. şimdi ise bi nevi günlük oldu benim için. bloğa sayaç ekledikten sonra yazı yazmak gizemli bir hal aldı. bi bakıyorum sayaçta rakamlar ilerlemiş. kim okuyorki acaba???
bazı öğrencilerimin bloğumu keşfetmelerinden dolayı sansür uygulama zorunluluğu doğdu. bu zorunluluk bloğumun rengini biraz soldursada yazmaya devam etçem.
sayaç demişken beni aldı biii merak. zahmet olmazsa yorum bölümüne kendiniz hakkında bilgi bırakırsanız sevinirim. bırakmazsanız, bloğumu ziyaret edenlerin hep aynı kişi olduğundan şüphelenecem.

yazı altında yorumu tıklayınca nickname bişi yazın, üstteki yazı yerine de tabi, altına da şifre girdinmi bitti gitti.


(not birilerinin olduğunu hissetmem yazma güdümü arttıracaktır)

Yiğit Özgür'ü öldür hakkını yeme

Yiğidi öldür hakkını yeme di mi ama
teşekkürler YİĞİT ÖZGÜR














17 Ocak 2008 Perşembe

çoruh donmuş

dün haberlerde çoruh nehrinin donduğundan bahsedince spiker, şaşırdım
"ne alakası var kardeşim ahada akıyor işte şorul şurul" bugün artvin de küçük bir işi için gitmiştik, dedim dur şurdan bi bakiiim
şoooookkkk işte donan çoruh


16 Ocak 2008 Çarşamba

sobalı günler


sobalı evlerin keyfi başkadır; nohut kızartırsınız mesela, sobanız kuzineyse yemek yaparsınız içinde. hele de kediniz varsa mayışır sobanı yakınına izlersiniz keyifle. kedi dedim de aklıma geldi. sarışın bir kedimiz vardı ( gözünüzde canlandırmayın komik oluyor)
tek katlı üç evin yan yana yapışık olduğu bir lojmanda oturuyorduk. babam evimizin önüne bir cennet bahçesi yapmıştı. bahçenin etrafı farklı kalınlık ve farklı uzunlukta tahtalar ile örülmüştü. kapıya benim akıl ettiğim uzun bir yay takmıştık. içeri girmek için kapıyı açıp girdiğinde kapı kendiliğinden kapanıyordu. kapıdan girip s şeklindeki yolda ilerlerken ilk göze çarpan yerldeki çakıl taşlarıydı. 50 cm genişlikteki yolun sağında ve solunda boyunuz büyüklüğünde rengarenk çiçekler hoşgeldiniz derdi size. kendi diktiğiniz bir bitkinin büyümesini izlemek kadar keyif verici bir şey yoktur sanırım. kapıya yanaşınca genişçene yerden 1 metre yükseklikte bir beton karşınıza çıkar. nice balkona taş çıkaracak işlevsellikte bir balkondur bu. gününüzün büyük bölümünü bu balkonun üstünde kürsünüze kurulup sıcak çayınızı yudumlayıp bahçeyi izlemekle geçirebilirsiniz. bir dal olarak diktiğimiz akasyanın heybetli koca bir ağaca dönüşüp bahar ayında
o güzel çiçeklerinin kokusunu hissetmek muhteşemdi.
nedendir bilmem resmetmek istedim birden eski evimizi. kedi demiştim ilk baş, yok yok soba demiştim. hatta üstede kedi resmimi koymuştum ne :)
haa asıl anlatacağım olaya geleyim; kedimizi annem gece dışarı atıyordu ( annem kediyi severdi de, kedi koltukları sevmezdi sanırım. misafirlerin kullanabilecekleri o değerli :) kanepeleri kedimiz geceleyin canı sıkıldığından tırmalardı. bi ara baktık kediyi gece dışarı bırakmamıza rağmen kedi sabahları evde dolaşıyor. hatta misafir odasınında ışığı açık oluyor. ilk tırstık tabi ne oluyoruz dedik, kedi erdi mi :)))
meğer kedi gece çatıya çıkıyormuş, bacadan hop misafir odasındasına, atlarken ışığa baski koltukları tırmalarken daha büyük keyf al...
işte odur budur zaman akıyor değil mi ...

15 Ocak 2008 Salı

gülümsemek

keyifsiz olduğunuz zamanlarda sizi gururlandıracak, gülümsetecek anları düşünmek inanın hayatı daha çekilir hale getirecektir. benim böyle zamanlarda ilk aklıma getirdiğim marmara üniversitesindeki ulusal kongrede bildiri sunarkenki halim ( bir havalı bir kendine güven vardıki :) sormayın hele alkışların.... neyse ayıp gerçi böle şeyler anlatmak ama neyse bahsettim bi kere :)))

bir diğer yaptığım keyif getirici hareket ise yiğit özgürün karikatürlerine bakmak.işte...

beni güldüren karikatürler...














10 Ocak 2008 Perşembe

odur budur

ilk blog işine girdiğim günlerde aşağıdaki videonun sahiplernin amatör çalışmasını eklemiştim.
sonra bi baktık elemanlar tv programlarında boy gösteriyorlar filan.
izledik baktık tatları tuzları yok. onların çok izlenmesini sağlayan doğallıklarıydı neyse odur budur elemanlar sevenlerinin sözlerini dinleyip sempatik bi klip çekmişler buyrun izleyin


3 Ocak 2008 Perşembe

kolay çarpma

flaş flaş flaş
artık parmaklarınızla toplamanın dışında çarpma da yapacaksınız
:)

Math Trick For Your Fingers - Easy Multiplication - More amazing videos are a click away