30 Temmuz 2008 Çarşamba

süt kardeş

hepimizin süt kardeşi vardır. ama çoğumuz ne yaptıklarından haberdar değilizdir. resimdeki fıstık kız da kızımın süt kardeşi. sevgili dostlarımız kocaman ailesi ile irtibatı koparmasaak süt kardeşleri genç kızlıklarında buluşturmak istiyorum . umarım başarabiliriz..


(süt kardeş kucaklama hareketini yapan)

yubiii

evet yeni bişi daha denedim, gerçi bayaaa zorlandım ama olsun. pistte çıktıktan 5 dakka sonra kenarları tutmadan kayıyordum artıkkk. bir ara popom yere yapıştı ama şimdi konumuz o değil :))))

19 Temmuz 2008 Cumartesi

tüm dostlara

bana öyle geliyor ki her güzel iletişim kurduğum kişilerde bir parçamı bırakıyormuşum. kalan parçam kaldığı yerde dururken ben parçamdan zamanla uzaklaşmaktaymışım.
bazen parçamın kaldığı yerleri düşünüyorum. ne de güzellerdi, ne de cana yakındılar. bugün artık kabul ediyorum bıraktığım parçalar artık başkalarının bütünlüğüne katıldılar. ve umarım o bütünlükler benimle karşılaştıklarında kendilerine sarılır gibi bana sarılırlar...

13 Temmuz 2008 Pazar

havuz

cemre mılışımız bugün bombayı patlattı :))))
suyu çok seven hanfendi bir su ile buluşurken ağlar bir de ayrılırken...
havaların sıcaklığı nedeniyle annesi ile bir olup kuzuşumuza yapay havuz yaptık, bir güzel eğlendi eğlenmesine de bir türlü vazgeçmek bilmiyor. iki gündür havası inik havuzun yanına annesinin elinden tutup götürüyor ve her defasında ilginç bir şaşırma ünlemi katıyor ... ahhhhh (tam oyuncuuu)
sanırım bizden ümidi kesmiş olacak ki bugün bir eline mutfaktan bulduğu kepçeyi almış, diğerine de pet şişe. kepçeye su katmış sonrada içindeki birazcık suyu şişme havuza dökmeye başlamış
:)))))
antalyada sudan çıkmıycakmış gibi geliyor...

5 Temmuz 2008 Cumartesi

istanbul

Çocukluğumdan beri yön konusunda bir yeteneğimin olduğunu düşünürüm. bir kaç enterasan anım var tabiki;
mısayibim ile atari merakımızın olduğu günlerde antalyada ilginç bir evimizze kavuşma anı :)))
üniversite ev arkadaşımın bergamadaki evini yıllar sonra şıp diye buluverişim...
falan filan ...
google earth programınıda bu konuda kullanmayı çok seviyorum. aşağıdaki fotolar sırası ile
yeni evim:



okullarımız:


2 Temmuz 2008 Çarşamba

Borçkadan kaçış

çok iddalı bir başlık oldu di mi?
sanki hapishaneden kaçış gibiii...
alakası yok tabii ki de...
çok güzel geçen 2 yıldan sonra borçkada birçok sevdiğimi bırakıp dönmek düşündükçe hüzün veriyor...
kızımın iketi, halası,ayşesi,rabişi,unusu,süt kardeşi
varlıklarıyla güven veren yan komşum, ve de kızımın gürültüsüne dayanan alt komşum
pek değerli medet amcam
iş arkadaşlarım...öğrencilerim
ve de isimlerini hatırlayamadığım bir çok borçkalı sizleri hiç unutmayacam...

tayin isteyip kaçarken ev sahibim sordu, hani 3 yıl daha kalacaktın???
evet 3 yıl daha kalınabilir bir yerdeydim,
ama kuruldukları yeri çok yüksekte gören ve o yüksekte olduğunu düşünenlere yalakalık yapanlardan tiksindiğim için kaçıyorum (dikkatlce okunursa herhangi bir anlatım bozukluğu yapmadığım kanısındayım)
uzatmadan bir teşekkür le yazıma son veriiim
borçkada bir çok insanın karşılıksız yardımına koşan,
yüreği ve ailesi kocaman insana teşekkür ediyorum, geçen zaman daa acıdığım tek şey sizinle geçirdiğim zamanın azlığıdır.
lüks artvinin güler yüzü, türkü taşan yürekli herşey için sağolasın...

yolculuk

yorucu tempodan tekrar bloğuma dönmenin mutluluğunu yaşıyorum...
Arhavide öğretmenlere kurs verme, evi paketleme, tırı ayarlama, yollukları düzenleme sonra tekrar tekrar düzenleme :( yolla çıkma, istanbulda araba kullanmaya çalışma, evi toparlama ve ereğliye dönüş... yazarken bile zorlandım. ne yorulmuşum beee
herbiri ayrı bir yazıyı barındırabilecek bu konulardan zaman buldukça yaziiim barii.

15 Haziran 2008 Pazar

Babalar günü


Munzur Dağı gibi görkemli babacımmm
Babalar günün kutlu olsun :)))
abimle ellerinden öpüyoruzzzz

12 Haziran 2008 Perşembe

hey gidi hey


eski fotoların tadı bir başka canım...

10 Haziran 2008 Salı

Neyzen TEVFİK

internette okuduğum bir haberden sonra ustanın güzel şiiri geldi aklıma, kutsal bilgi kaynağına neyzen şiir yazınca çıktı hemne ortaya :))

Neyzen Tevfik'in ATATÜRK'e dil uzatanlara yazdığı şiir

Ne ararsın Tanrı ile aramda?
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda,
Başı açığa neden türban sorarsın?

Rakı, şarap içiyorsam sana ne.
Yoksa sana bir zararım içerim.
İkimiz de gelsek kıldan köprüye
Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.

Esir iken mümkün müdür ibadet?
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et.
Senin gibi dürzülerin yüzünden,
Dininden de soğuyacak bu millet.

İşgaldeki hali sakın unutma,
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz.
Sen anandan yine çıkardın amma,
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz...

9 Haziran 2008 Pazartesi

silifke kampı

(ek bilgi: google a sMetin Rengiilifke kampı yazınca direk benim blog çıkıyor, millette bilgi almak için bakıyor, umarım bakanlar dümdüz gitmemiştir, bu ne biçim site yavvv :)))


bari bilgilendirici bişi yaziim de geleni boş göndermeyelim :))


ahada kalınacak yer...mebin kampı (resme tıkla büyüsün)

Nasılmı gidiyoruz??? mersin otogarından silifke arabasına bin kapızlıda in, köşedeki güleryüzlü abinin dolmuşuna atla o seni kapıda indirir :))




hizmet içi eğitim için mersin silifkeye bakanlık tarafından gönderildim. çocukluğumdan beri hayal ettiğim bir kamp ortamına seçilmiştim. işin ilginci silifkeye gitmek için başvurduğum kurs çıkmamıştı. erzurum kursuna devam nitelikte bir kursa kendilliğinden seçilmiştim :)))









istanbulda kız kulesini görmüştüm ama kız kalesini görmemiştim. rivayete göre kral aşifte kızının yılan tarafından ısırılmasını önlemek için resimdeki kaleye yollamış. (falcı kadının öngörüsü tabi)


sonra prensese üzüm götürürlerken yılan üzüm sepetinin içine atlar (prenses üzümü büyük ihtimal şarap yapıyordur, eee yalnızlık zor tabiii) sonuçta yılan prenses ile demlenirken krala yakalanırlar ve ikisini de öldürülür.










resimdeki güzel insanların çoğunluğu fen ve teknoloji öğretmeni...

sabah öğle ve akşam demeden dersi ve denizi birlikte yürüten ekip...








bunuda yapmasam biryerim şişerdi kesin...








sol baştan sayarsak; alper, ben,bülent,kerim ve ömer. tam bir kafa dinlemeydi benim için arkadaşlar da sağolsun çok kafa adamlardı... fırsat olsa da kerim size otobüs yolculuklarını anlatsa, kesisn çatlarsınız :))) demii yiğeennn





cennete giriş; toplam 900 küsur merdiven, aşağılarda bir kilise ve en dipte torağın altında bir su sesi, nasıl cennet demişler anlamadım...







30 Mayıs 2008 Cuma

kırmızı benekli alabalık



Daha küçük bir çocukken balık tutkusu babamdan bulaştııı. sabahın erken vaktınde beni uyandırmaya kıyamadığı için munzurun kıyısına tek başına giden babamı bulmam zor olmazdı. belli başlı yerlerde avlanırdıkkk.
çeşit çeşit balık yakalamıştık babamla ( tahta, yeşil, sazan, yayın, kaya, kara, peri, yunus köpekbalığı, balina... :))) son üçü abartı oldu, ama bir ara nasıl olta ile tosbağa yakaladığımı yazarım burayaaa :))) ) bir alabalık yakalayamamıştık. bu sebepten benim için efsaneydii, kutsaldı alabalık .
üniversite öğrencisi iken alabalık avında boğulma tehlikesi geçirdikten sonra alabalık yakalamayıda öğrendim ve anladımki iyi balıkçılar alabalık yakalayabilirlermiş ve de alabalık yakalayan kişi de artık alabalıktan başka bişide düşünmezmiş.
öğrencilerimi derse çekmek için 2-3 dakka balık avlarından bahsederim, iş bu ya sınıf öğretmenliğini yaptığım kuzucuklarımdan biri yukarıdaki muhteşem alabalıkları bana hediye etti. tadı gerçekten muhteşemdi fakat üzücü olan bir şey vaar kii o daa bu alabalıklar koruma altında....

27 Mayıs 2008 Salı

kahvede kara değil mi :)


Kucağınıza yatan ve tüm varlığıyla size güvenen bir bebek düşünün...

bakmadığınızda defalarca baba baba baba baba baba baba diyecek kadar inatçı,

sabah sizden önce uyanıp uykunuzun en tatlı yerine edebilecek kadar cadı bir kız...

iyiki varsın kızım ve umarım yüzümü ağartırsın çünkü fotoda çok karaa çıkmışım :)

20 Mayıs 2008 Salı

hüsrev

ko pilotum rizenin çayeli ilçesinde Hüsrev lokantasının çok ünlü olduğunu ve bir çok ünlünün buraya geldiğini anlattı. gerçekten de lokantaya girince bir çok kodamanın fotosunun duvarlara çerçeveler içinde asılı olduğunu farkettik. kurufasülyesi ile ünlü bu lokantada çok leziz bir yemek yedik




fiyat listesine bakmadığımız için 7 ytl bizi biraz şaşırttı :))) ama kurufasülyenin en iyisini yiyeceğinize idaaya girerim ;)
rizeden yolu geçenler mutlaka rize merkeze uğrayıp bekiroğlu lokantasında yemek yesin, mutlaka ama mutlaka deneyin.
aşağıdaki fotoda bekiroğlundan bir kare ve 7 ytl
sanırım ben tam bir etçillim. ve aşağıdaki fotodaki beni daha bir etkiledi.
siz hangisini tatmak isterdiniz???

dağ çileği

bir süredir dağ çileği ile uğraşıyorum, geçen tenefüste iki öğrenci ile çilek avına çıkmıştık, ben 3 tane bulana kadar bizim afacanlar 5-6 avuç çileği doldurdular elime :)))
çatur çutur yedim vallah :))) normal çilekten çok küçük olmasına karşı, daha lezetliler.
alttaki fotoda, cankurtaranda yolunu kaybetmiş birkaç çileğe yolu tarif ediyordum :))

14 Mayıs 2008 Çarşamba

Badminton


Üniversitede gördüğüm bu sporuda sonunda denedim. file ile oynanınca daha zevkli olacağını düşünüyorum :))

8 Mayıs 2008 Perşembe

simge :)

ingilizce öğretmenimiz buket hanım ile bir operasyon düzenleyerek ilçe birincimizi kaçırdık.

sevme sırasına girdiğimiz simgemizi misafir eden buket hanım bizede uğradı. kızımın aşırı sevgisine maruz kalan simge hanım bir ara nasıl yapsamda kaçsam der gibi bakmaya başladı :)))

malum bayanlar kek yapmaya çalıştığı için cemre simgeyi esir aldı :)

bende mılış mılış uyudum tabiiiii

5 Mayıs 2008 Pazartesi

dağçileği


bir tanecik öğrencim geleceğin ( bence avukatı) fen bilgisi öğretmeni simge hafta sonu test çözmekten ayırdığı zaman ile dağçileği toplamış...
çileklerin temizliği, çokluğu ve orantılı büyüklüğünü görünce çok mutlu oldum. bir ara toplama girişiminde bulunduğum için ne kadar zorlanabileceği aklıma geldi :(
yaptığım sınavlarda benimle birlikte cevap anahtarı hazırlayan bu muhteşem öğrenciden tüm öğretmenlerin başına bir tane dilerim :))))

1 Mayıs 2008 Perşembe

Penisilin

Adında bile meymenet olmayan bu ilaç bir çok zıkkıma derman olmuştur. Alexander Fleming tarafından küften (bi çeşit mantar) elde edilen bu antibiyotik bazı insanlarda alerjiye neden oluyor, bazılarında ise belli bir süre sonra alerji oluşturabiliyor. bu ilaçtan dolayı öldüğüm, inatçı bir doktor tarafından hayata döndürüldüğüm rivayet edilmekte...
umarım hiç muhtaç kalmam bu ilaç ve türevine...

30 Nisan 2008 Çarşamba

civciv


Babamın mühendislik harikası, kümes ve odunluk entegre tesisinde tavuk beslediğimiz dönemlerden kalma bir civciv sevgim vardır... ( bir yerde okumuştum yurtdışında çocuklarda hayvan sevgisi oluşsun ve de sorumluluk bilinci gelişsin diye ana sınıfında her öğrencinin bir hayvan beslemesini sağlıyorlarmış...) çok şanslıyım bu konuda, çünkü bir çok hayvan besledim, içlerinde en sevdiğim de civcivler olmuştur. (kaçınızın babası yatağına yumurtadan yeni çıkan bir civciv getirmiştir...(ki düşünün 21 gün boyunca o çocuk tavuğun altını her gün kontrol edecek kadar tırlatmış :))) )

bu konu uzayacak gibi, ben iyisimi özetliiim. öğrencilerimden biri laf arasında civcivlerinin olduğunu çıtlattı. bunu duyar duymaz öğrencimden birini kızıma getirmesini istedim. sağolsun mehmetcim kırmadı beni, civcivi getirdi. civcivi görünce kızımın sevgisi görülmeye değerdi.
öğrencime şıklık olsun diye de civcvin ismini ŞEKER koydum;)))

26 Nisan 2008 Cumartesi

Çay Biçtik



Yeşilin en güzeli içinde bulunmak büyük mutluluk. sabahları içtiğimiz o sıcak çayın bu rengine vurulmamak elde değil.


Bu arada cennetten kopan bir yere yerleşen rabişin evini görmek gönlümüzü açtı...
bide hamarat annesinin hazırladıklarıyla beslenmek harikaydı.


çay biçmeyi yeni öğrendim ama sanırım bu işi becerebilirim...
günlüğü 50 ytl miş :)

17 Nisan 2008 Perşembe

Üzerine su dökülen laptop


Bahar ile birlikte enerji patlaması yaşayan kızım, son vukuatiyle, kalp krizi geçirmeme sebep oldu :)) olaylar şöyle gelişti: şalgam suyu canım çektiğinden marketten şalgam suyu almıştım. eşimden hararet anında şalgam suyu istedim. laptobumun yanına konan şalgamın rengini beğenen kızımda, ilginin ortağı olan laptoba haince bir saldırı gerçekleştirdi. koca bir bardak şalgamın laptoba döküldüğü an ağır çekim gibiydi :)))
hızlı bir hareketle kızımı alıp eşimin üzerine fırlattım :))
pardon onu sonra yaptım :)))
şaka bi yana, hızlı bir hareketle önce laptobu ters çevirdim, akabinde (bu kelimeye de gıcık oluyorum) elektrik bağlantısını ve pilini çıkaardım, sonra saç kurutma makinası ve kağıt havlu yardımıyla israf olan bir miktar şalgamı içtim :))
bir iki iş bilen ile görüştükten sonra bilgisayarı 2 gün dinlenmeye bıraktım.
dınınınımmm işte yazımı bilgisayarım ile yazıyorum ( biraz şalgam kokuyor ama buna da şükür )

9 Nisan 2008 Çarşamba

İlkokul


facebooktan bir ilkokul arkadaşımın yolladığı bu güzel fotoda malesef ben yokkum. öğretmensizlikten dollayı başka bir okula gittikten 2 hafta sonra sınıfıma öğretmen gelmiş.
:( umarım resimdeki herkes kendileri kadar güzel bir hayat yaşıyorlardır...

4 Nisan 2008 Cuma

nisan 1

şaka yapmaya bayılırım, faakat şakaya bir gün sınırlaması bana göre değil. bunu protesto ederek bu senenin 1 nisanını şaka yapmadan geçirdim (daha doğrusu yaratıcı bir şaka bulamadım :)

malesef okula gider gitmez iğrenç bir şakaya maruz kaldım ve üzülerek söylüyorum şakayı yedim :)))

olay şöyle gelişti:

öğrenci- Öğretmenim, öğretmenim fermuarınız açık kalmış!!!!
ben- lennnnnn!!!!(hamle ve sonucundabir iç rahatlaması) kaçmasana laaaaannn, hıyarrrr
gel diyorummm burayaaaa (uçarak tekme :)))

böle bir şakayı yedikten sonra gün boyu şaka yapasım gelmedi.

ikinci şaka girişimi de çok ilginçtii.

ben sınıfa girince, sınıfın seviyesiz bir şakasına maruz kalacağımı bilerek gayet sakin, tedirgin masama doğru yürümeye başladım. masa örtüsünün oturacağım yere doğru sarkık olması beni biraz kızdırdı. çocuklar bu örtüyü neden böle bıraktınız, ( bu aradada sandalyem ile masa arasında örtüyü düzeltiyorum) masa altından vaaaaouuuuuuu a diye bir ses ile bir elin diz kapağımı tutuğunu hissettim. diz bölgemdeki titremeyi kimse görmediği için çok şanslıyım.

birden arka sıralardan ingilizce öğretmenimiz buket hanımın fırladığını farkettim (tosbağa hazretleri sınıfı ayartmış, hep beraber şaka yapıyorlar, bak bak bak)

neyseki öğrenciler karşısında karizmayı kurtardık :))

27 Mart 2008 Perşembe

ahmet arif

şiir dinlemeyi, okumayı ve yazmayı bana sevdiren usta...
selam olsun ruhuna...
bizi bize dosdoğru anlatan, her dinleyişimde içimi sızlatan
türkülere giren, yürüyüşlerde bağıran...
dolabına yazdıran...
yüzüne tüküren...
şarabıyla ağlayan....
hepsinden selam olsun ustaya.

21 Mart 2008 Cuma

forward

bir kaç e mail adresim var ve çoğu zaman arkadaşlarım bana çok güzel emailler atıyorlar. gelen e mailleri beğenmeme rağmen ( tabi ki hepsini beğenmiyorum da işte ayıp olmasın :))) ) genelde bana geleni başkasına göndermiyorum. gönderdiğimin kişiye özgü olması gönderdiğimi değerli kıldığını düşünüyorum ( bu cümlede bi tuhaflık var ama .... büyük ihtimalle cümleyi anlamayanlar olabilir ama zaten anlatmak istediğim de bir kaç cümle aşağıda :) endişeye gerek yok ( borçkada en çok kullanılan cümleyi yaziiim " problem yok" "sıkıntı yok" ). neyse bugün bloğumu yalnız bırakmanın verdiği vicdan azabını azaltmak niyetinde olduğum için bu forward konusunu yaziim dedim. ( yine allak bulak olacak gibi geliyor üffff, yav ben ne anlatıyordum)

bugün gelen 2 e maili sizinle paylaşiim

1. yemeklerden sonra ve ya yemek esnasında soğuk içecek içmemeliymişiz, sıcak içecekler içmeliymişiz: çünkü yemekte bulunan yağ soğuk içecekle karşılaşınca katılaşıyormuş. bu katılaşma işi damarlara kadar uzanıyormuş, uzatmadan sağlıklı bir ömür için güzel bir öneri ( güzel olan ise "bu e maili sevenleriniz ile paylaşın"ı paylaşmak)

2. gençler kitap paylaşımına çokfarklı bir boyut kazandırmışlar. düşünün binlerce genç bu çalışmaya katılmış... okuduğun herhangi bir kitabı, bittirdiğin yere bırakıyorsun.

8 Mart 2008 Cumartesi

7 Mart 2008 Cuma

Çamur

rivayete göre tüm insanlar toprak ve sudan yaratılmıştır. doğal olarak bu maddeler birleşince çamuru oluştururlar.
başta anlatıklarımdan yolla çıkarsak her insanın özünde çamurluk vardır. fark ise bünyeden büyeye görülen kıvamdır. kiminin kıvamı cıvık kiminin kıvamı katı. şükür çevremde cıvık çamurlardan bulunmuyor. tüm katı çamur arkadaşlarıma slm olsun.
son olarak elişimin bir sözü ile bitiriiim "kahpeliğe güç yetmezmiş" ölelerinin yapısında toprak ve suyun dışında sanırım ..ok eklenmiş :)))

5 Mart 2008 Çarşamba

merdivenler





3 yıldır çıkmak için planlar kurduğumuz merdivenleri bugün çıktık.çıkmadan önce merdivenlerin sayısı hakkında bir idaaya girdik. buketblu'nun tahmini 300, benimki ise 270 ti ve tahmin edin en çok kim yaklaştı...
Neyse hava atmiiiim, merdivenler tam 277 basamak çıktı. 145. merdivenin orda dinlenmek için bi oturak yapmışlar :))))



Zirveye vardığımızda çok güzel fotolar çektik:)

merdivenleri çıkmıştık çıkmasına da tatlı bir hüzün çöktü içimize. artık bu yüksek merdivenlere baktığımızda birazcık çekiciliğini yitirmiş gibi mi geldi ney mey şeyyyy

3 Mart 2008 Pazartesi

atabarı kayak merkezi

görüntülere kavuştuğumuza göre yayınlamanın zamanı gelmiştir.

buketblu (sağda ;) ) güne başlarken çekilen videoyu ekleyecekti, umarım eklemiştir. bende ayrılmaya yakın çektiğimiz videoyu ekledim. görüntüleri izleyince gaza gelip yeniden gitme planları kurmaya başladık bile ;)
(en önde fırlayıp giden benim )


1 Mart 2008 Cumartesi

şaçinka

bir süredir our english teacher says, arkadaşlaarrr artvinde saçinka diye kayak merkezi vaarrmış hemen gitmeliyiz, vallah gitmeliyiz; size kaymayı da öğretecem...

ilk duyduğumda ben de gitsem mi ki ne diye düşünürken, bilmem neden vazgeçtim.

aklımıza yerleşmiş filimlerden, zengin sporu diye. burjuvaziyi temsil ediyor golf gibi. yapamayıp rezil oluruz falan ve de filan derken...

our amaizing teacher'ın bizi ikna etmesi zor olmadı tabiii.

vee bizz güzel bir gurupla artvinin atabarı kayak merkezine doğru yola koyulduk. kayak alanına sabah erkenden vardık.aşağıya oranın bi fotsunu koyiiim, daha sonra videoları da ekliycem ;)

28 Şubat 2008 Perşembe

cemremin ilk karı

Sabahları, babanız veya anneniz tarafından karın yağış haberini aldınız mı hiç??? ( düşünsenize uykudan uyanıyorsunuz ve her yer bembeyaz)
aslında güzel olan duygu karın yağışı değil, sevdiklerinizin size güzel bir haber verirken ki heyecenıdır. en azından benim için :)
şimdi bu görevi eşim üstlendi...
uzun zamandır verdiği mutluluğu unuttuğum bu olayı bu sene eşim tekrar yaşattı bana.
(bi tanesin ;)
beni tanıyanlar bilir, kar olunca kendimi kaybederim... bir çok arkadaşım gazabıma uğramıştır (abim, elif,mustafa,mevlüt,murat,fahri, buket, ali,h. ibo, neşe, sündüz, ayşe... adını unuttuklarım kusura bakmasın :)

işte, Cemremin karla oynadığı ilk görüntüler



17 Şubat 2008 Pazar

kiss

harika bir reklam...

14 Şubat 2008 Perşembe

mim

yine mimlenmişim !!! ama been bir gün biii mimliycem bunları görecekler günlerini :)

'İşte Bunlar' Listesi

-paraşütle atlamak

-dalgıçlık denemek

-saz çalmak

-tekrar bir kongrede sunum yapmak

-tekne ile ege sahillerini gezmek


Yapmayı neden beklediğimi bilmediklerim

-Yüksek bir dağa çıkmak ve kayarak inmek

-ralliye katılmak


Bir daha dünyaya gelsem ve seçme şansım olsa,

-yine aynı anne-baba -kardeşe, aynı aileye ve aynı dostlara sahip olmak:)

-aynı kaderi yaşamak



eda hanım mimliyorum sizi

bayar şahin & metin kemal kahraman

sağ tarafa çok beğendiğim iki şarkıyı koydum ;)

dinleyin bakaluuumm :)

13 Şubat 2008 Çarşamba

bir fıkra daha

Ormanlar kralı aslan çok sıkılmış bir vaziyette ağacın altında otururken
yanına tilki yanaşmış.

Tilki - "hayırdır kralım neyiniz var?"

Aslan - "hiç sorma çok canım sıkılıyor"

Tilki - "ondan kolay ne var kralım, çok komik bir numara biliyorum"

Aslan -"ne yapcaz"

Tilki - "şu ilerideki bizim kırmızı şapkalı tavşanı çağıralım ve neden
kırmızı şapka taktın laaan deyip girşelim"

Aslan - "tamam hade

Aslan -"tavşaaaaaaannnn, gel lan burayaa"

Tavşan -"buyul kyalım"

Aslan -"neden kırmızı şapka taktın laaaan"

Tavşan - "hık mık "

derken aslan ile tilki güzelcene benzetmişler tavaşanı.
diğer gün aslan yine sıkkın sıkkın otururken tilki yanaşmış.

Tilki -"hayırdır kralım"

Aslan -"yav yine canım sıkkın, şu tavşanı, çağırsak mı??"

Tilki -" siz bilirsiniz kralım "

bir iki gün daha böyle tavaşnı dövmüşler, bir başka gün aslan yine
tavaşnı çağırmaya karar vermiş. tam çağırırken tilki atlamış.

Tilki -"yav kralım hep aynı bahaneden dövünce sıkıcı oluyor"

Aslan -"farkındayım da ne yapalım oğlum"

Tilki -"kralım para verelim tavşana, sigara almaya gönderelim, sigara alıp geldiğinde, eğer getirdiği sigara filitreliyse, neden filitresiz getirmedein
laaaaan der döveriz, eğer filitresiz getirirsede tam tersini söyleyip döveriz"

Aslan -"harika fikir" "laaaaaan tavşannnnnn buraya gel oglimmmm"

tavşan eli kolu sargı içinde aslana doğru seğirmiş

Tavşan- "buyul kyalım"

Aslan-"al laan bu parayı da sigara getir bana, hadi çabuuuukk"

tavşan dayak yememenin memnuniyeti ile "derhal kyalım" deyip fırlamış.
200 metre gitmiş gitmemiş, arkasını dönmüş " kyalım sigara filitrelimi filitresizmi olsun" demiş

Aslan-"tavşan gel laaan burayaaa"

Tavşan-"buyıl kyalım"

Aslan -"neden kırmızı şapka taktın laaaan"
pataküte pataküteeee

fıkra

Temel Ile Cabbar
Karadenizli Temel ile Konyali Cabbar birlikte tatile cikarlar.
Fethiye'de, Kelebekler Vadisi'nde kamp kurarlar.
Tatillerinin ikinci gunun aksami guzel bir yemek yiyip
uykuya dalarlar. Birkac saat sonra Cabbar
uyanir ve Temel'i de durtukleyip
uyandirir. Temel uyku sersemidir;

>Ne oldu? Ne istisun?"

"Temelcigim. Yukariya bak ve bana ne gordugunu soyle."

>Temel gokyuzune bakar ve cevap verir:

>-"Ha punun icun mu uyandirdun benu?. Paktum iste.

>Milyonlarca yilduz gorirum...Isil isil parliyan

>milyonlarca yilduz..."

>Cabbar tekrar sorar:

>Peki, bu sana neyi gosteriyor?"

> Artik iyice uykusu kacan Temel biraz dusunur ve
filozofca cevap verir:

> -"Teolojik olarak Tanrunun kudretinu ve kendu
acizligimuzu corirum. Felsefik olarak, evrenun
sonsuzlugunu ve onun karsisindaki onemsizligimuzu
corirum. Astironomik olarak galaksilerun,yilduzlarun,gezegenlerun varligini
corirum. Meteorolojik olarak pucun havanun cok guzel
olacaginu corirum.Yilduzlarun konumuna bakarak da
gecenun koru ve saatin 3 oldugunu,penu luzumsuz yere
uyandirdugunu coruyorum...Niye sordun punu pana? Ha
sana neyi costerur?"

>Cabbar cevaplar:>
-"Ulan hiyar, cadirimizi calmislar..."

10 Şubat 2008 Pazar

geyik var


Resimden geyik çıkarmaya çalışacaz. Hadi bana kolay gelsin…(geyik zaten resimde demeyin, biliyoruz resimde geyik olduğunu, böle çok bilmiş okuyucuda sinir eder adamı) geyik ve kediyi sohbet ettirecez…

Geyik- selamın aleyküm, Munzur dağlarına gidecektim de…
Kedi- abi burası alaska, kafayı mı yedin…
--
Geyik-selam sana misafirliğe geldik…
Kedi-bugün yokum sonra gelin
--
Geyik- dışarı gelsene kartopu oynayalım
Kedi- annem arkadaşlarınla çok geyik yapıyon da ders çalışamıyon dedi…
Geyik- o zaman bizi içeri al
Kedi- bugün yokum sonra gelin…
--
Geyik- selam yoldaş, seni esaretten kurtrmaya geldik, aç kapıyı özgürlüge koşalım.
Kedi- soğuk mu dışarı?
Geyik- pek sayılmaz
Kedi- siz koşun ben size yetişirim…
--
Geyik- ben buraya test yaptırmaya gelmiştim.
Kedi- ne testi??
Geyik- DNA testi, bu yavrunun benden olup olmadığını kontrol edecektim
Kedi- bunu sen doğurmadın mı?
Geyik- evet ama bu konuyu içeride konuşsak…
Kedi- tüh yemeği ocakta unuttum…
--
Geyik-işte bu ikimizin yavrusu aç kapıyı da içeri girsin garip. Isınsın biraz.
Kedi- iyide ben dişiyim…
Geyik- hazır bebek istemez misin?

8 Şubat 2008 Cuma

Kadınlarımız

KADINLARIMIZ
Toprak öyle bitip tükenmez,
dağlar öyle uzakta,
Sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişemeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
Ve onlar ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan toprak, toprak, ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak ve kağnılarda tahta yataklarında koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar birbirlerinden gizleyerek bakıyorlardı ayın altında geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar bizim kadınlarımız: korkunç ve mübarek elleri ince,
küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve kara sabana koşulan
ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız şimdi ayın altında kağnıların
ve hartuçların peşinde harman yerine kehriban başlı sap çeker gibi aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve onbeşlik şaraplenin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon`a doğru.
NAZIM HİKMET

Usta şahirin bu şiirini okuyupta etkilenmemek imkansız. uzun zaman çelişki yaşadım kadınlara verilen saygı hakkında. Feministlik çizgisinde sek sek oynadım. En sonunda farkına vardığım sonuç; kadına en çok saygısızlık yapan, kadına güvenmeyen, kadının hakkını yiyen hiç akla gelmedik cins kadınlar.

Ünzile

üniversite zamanından beri çok beğendiğim Şebnem Ferah'ı uzun süredir dinlememiştim. mp3' üme habersiz kaydedilen yukarıdaki parçeyı dinleyince çok beğendim. Şebnemli şarkılara devam...

6 Şubat 2008 Çarşamba

yanıyorum

çok sevdiğim bir parçayı ekledim, dinleyin bakalım beğenecekmisiniz???


5 Şubat 2008 Salı

amarula yermisiniz :)))

bi an önce fidelerini bulup dikmek istiyorum. eminim ki manavlarda kapış kapış gider.




biraz araştırınca, amarulada alkol bulunduğunnu öğrendim yalnız bunu araştırmaya gerek yokmuş, hayvanların hareketlerinden belliymiş.

2 Şubat 2008 Cumartesi

antalya çiçek pasajı

dün gece uzun süreden sonra çiçek pasajına gittik. lise sonrası uzun bir süre takıldığım çiçek pasajında anılarımla hasret giderdim. biralarımızı yudumlarken güzel türküler söyledik, halay çekmeyi de unutmadık tabiii :D

aklıma ilke geldi. güzel bir türkü söylerdi. youtube tan baktım, bulamadım. daha doğrusu buldum da. türkü ile ilke kesişim kümesi oluşturamadı.
aşağıya, pasajda dinlemekten zevk aldığım o türküyü ekliim dedim...



31 Ocak 2008 Perşembe

ilk aşk

Şu google'u arasanız okadar çok şey çıkar ki aşk hakkında...

ilk aşık olduğunuz insanı unutan var mı? ( insan kelimesi cümlede eğreti duruyor di mi, tekrar okuyunca farkkettim neyse düzeltene kadar bir iki cümle daha yazaarım, unuttururum nasıl olsa) aşk kelimesi, a harfinden gelmiştir. A harfi de gırtlaktan gelir ( unuttunuz dii mi ) :))))

bu arada ben ne anlatıyordum.... haaa ilk aşk,

ilk aşkkınızı eğer çocukken yaşamışsanız, karşı tarafı çok rahat incitebilirsiniz örneğin; kolunu sıkıp, saçını çekebilirsiniz...

lisede yaşamışsanız, yanardağ misali sivilcelerinizin arasından keskin bakışlar fırlatabilirsiniz...

üniversitede yaşamışsanız, (çüş yani, ne biçim insansın, insan bu yaşa kadar hiç olmazsa bir iki platonik takılır di mi ama ...) bence geç kalmışsınız...

halen yaşamamışsanız, yeşillik bir alan bulunuz ( mümkünse çok uzaklarda trenin geçebileceği bir manzarası olsun), oraya uzanınız...

ne alaka di mi ama ... bu yazı da nerden çıktı... bi haber sitesinde okuduğum ilk aşk haberinden etkilendim sanırım.. belkide okumadığım bir haberden etkilendim.. kim bilir :)))

29 Ocak 2008 Salı

hazırlık

facebook'a üye olurken, aklımda hep aynı istek vardı. ilk ve orta okul arkadaşlarımı buliiim ve de okulda çekilmiş bir fotoğrafı arkadaşlarımdan edinimmm........

ve ne güzel bir siteymişki beni bu isteklerime kavuşturdu.

24 Ocak 2008 Perşembe

takdir ve teşekkürler....

Öğrencilerime teşekkür aldığımda hissettiklerimi anlatıyorum karne zamanları. buraya da yaziiim ileride okurum günlük niyetine :(((
hazırlık sınıfında 28 saat ingilizce gördüğümüz yıllarda, ingilizce ile aram bozuldu. lise sona kadarda barışamadık zaten. karnem de hep dik dik bakardı bana. burnuda bir havada ki
1 ...
hiç huyum değildi gidip öğretmenlere -
"hocaaaaamm teşkür alcam, takdir kaçıracam" demek. öleeee gelecek belgenin beni tatmin etme ihtimali yoktu da ondan mıdır nedir...orta iki veya orta 1 miydi neydi. tüm derslerim iyi ingilizce 1. psikolojik ve fizyolojik bozukluğu olan bir müdürümüz vardı ( ayakkabısı boyalı olmayanı,( bazen atlette bile bakardı) okul önünde fena halde severdi. adamdan korkumuzdan cebimizde yağlanmış bez taşırdık ( ayakkabıya sürünce manyak parlıyor :) ) tüm okulla karneleri kendisi dağıtıyor. zayıfı olanlar için elinde ince bir sopa... takdirler okunuyor ve dağıtılıyor... teşekkürler dağıtılmaya başlandı, bir ara adımı duydum. şaşkın ördek yavrusu gibi seğirttim sahneye ve karneme iliştirilmiş teşekkürü aldım. ilginçtir hakkım olmayan bir belge oluşunun farkında oluşumdan mıdır, sevinemedim. zaten sonrada alamadım teşekkür.

Antalya anadolu lisesindeyekende bir takdir verdilerki, hatırladıkça gülüyorum. orta 3 te antalya ya taşınınca, bi baktım adamlar almanca 2 , ingilizce mat ve ingilizce fen görüyorlar. koku filimi gibi 3,5 yıl sonunda okulu yarım dönem uzattım. kredi tamamlamak için sporla ilgili 4 ders aldım. sene sonu hiç düşünmediğim bir takdir belgesi görünce iyice soğudum bu belgelerden.

şimdi bi de onur belgesi gibi bişi varki anlamış değiliim. o belgeyi almayan öğrencilerimiz onurumuzumu lekeliyor. neyse uzun yazmayı sevmem aslında ama önemlii değil kendime yazdığıma göre ...

19 Ocak 2008 Cumartesi

orda kimse var mııııı????

Bu blok olayına ilk girişim meraktandı. şimdi ise bi nevi günlük oldu benim için. bloğa sayaç ekledikten sonra yazı yazmak gizemli bir hal aldı. bi bakıyorum sayaçta rakamlar ilerlemiş. kim okuyorki acaba???
bazı öğrencilerimin bloğumu keşfetmelerinden dolayı sansür uygulama zorunluluğu doğdu. bu zorunluluk bloğumun rengini biraz soldursada yazmaya devam etçem.
sayaç demişken beni aldı biii merak. zahmet olmazsa yorum bölümüne kendiniz hakkında bilgi bırakırsanız sevinirim. bırakmazsanız, bloğumu ziyaret edenlerin hep aynı kişi olduğundan şüphelenecem.

yazı altında yorumu tıklayınca nickname bişi yazın, üstteki yazı yerine de tabi, altına da şifre girdinmi bitti gitti.


(not birilerinin olduğunu hissetmem yazma güdümü arttıracaktır)

Yiğit Özgür'ü öldür hakkını yeme

Yiğidi öldür hakkını yeme di mi ama
teşekkürler YİĞİT ÖZGÜR














17 Ocak 2008 Perşembe

çoruh donmuş

dün haberlerde çoruh nehrinin donduğundan bahsedince spiker, şaşırdım
"ne alakası var kardeşim ahada akıyor işte şorul şurul" bugün artvin de küçük bir işi için gitmiştik, dedim dur şurdan bi bakiiim
şoooookkkk işte donan çoruh


16 Ocak 2008 Çarşamba

sobalı günler


sobalı evlerin keyfi başkadır; nohut kızartırsınız mesela, sobanız kuzineyse yemek yaparsınız içinde. hele de kediniz varsa mayışır sobanı yakınına izlersiniz keyifle. kedi dedim de aklıma geldi. sarışın bir kedimiz vardı ( gözünüzde canlandırmayın komik oluyor)
tek katlı üç evin yan yana yapışık olduğu bir lojmanda oturuyorduk. babam evimizin önüne bir cennet bahçesi yapmıştı. bahçenin etrafı farklı kalınlık ve farklı uzunlukta tahtalar ile örülmüştü. kapıya benim akıl ettiğim uzun bir yay takmıştık. içeri girmek için kapıyı açıp girdiğinde kapı kendiliğinden kapanıyordu. kapıdan girip s şeklindeki yolda ilerlerken ilk göze çarpan yerldeki çakıl taşlarıydı. 50 cm genişlikteki yolun sağında ve solunda boyunuz büyüklüğünde rengarenk çiçekler hoşgeldiniz derdi size. kendi diktiğiniz bir bitkinin büyümesini izlemek kadar keyif verici bir şey yoktur sanırım. kapıya yanaşınca genişçene yerden 1 metre yükseklikte bir beton karşınıza çıkar. nice balkona taş çıkaracak işlevsellikte bir balkondur bu. gününüzün büyük bölümünü bu balkonun üstünde kürsünüze kurulup sıcak çayınızı yudumlayıp bahçeyi izlemekle geçirebilirsiniz. bir dal olarak diktiğimiz akasyanın heybetli koca bir ağaca dönüşüp bahar ayında
o güzel çiçeklerinin kokusunu hissetmek muhteşemdi.
nedendir bilmem resmetmek istedim birden eski evimizi. kedi demiştim ilk baş, yok yok soba demiştim. hatta üstede kedi resmimi koymuştum ne :)
haa asıl anlatacağım olaya geleyim; kedimizi annem gece dışarı atıyordu ( annem kediyi severdi de, kedi koltukları sevmezdi sanırım. misafirlerin kullanabilecekleri o değerli :) kanepeleri kedimiz geceleyin canı sıkıldığından tırmalardı. bi ara baktık kediyi gece dışarı bırakmamıza rağmen kedi sabahları evde dolaşıyor. hatta misafir odasınında ışığı açık oluyor. ilk tırstık tabi ne oluyoruz dedik, kedi erdi mi :)))
meğer kedi gece çatıya çıkıyormuş, bacadan hop misafir odasındasına, atlarken ışığa baski koltukları tırmalarken daha büyük keyf al...
işte odur budur zaman akıyor değil mi ...

15 Ocak 2008 Salı

gülümsemek

keyifsiz olduğunuz zamanlarda sizi gururlandıracak, gülümsetecek anları düşünmek inanın hayatı daha çekilir hale getirecektir. benim böyle zamanlarda ilk aklıma getirdiğim marmara üniversitesindeki ulusal kongrede bildiri sunarkenki halim ( bir havalı bir kendine güven vardıki :) sormayın hele alkışların.... neyse ayıp gerçi böle şeyler anlatmak ama neyse bahsettim bi kere :)))

bir diğer yaptığım keyif getirici hareket ise yiğit özgürün karikatürlerine bakmak.işte...

beni güldüren karikatürler...